Korona sonrası neler olabilir – 3 – by Futurist Numan Bayrak

Ülkemiz adına sevindirci gelişmelere şahit oluyoruz ve olacağız. Bir müsibet bin nasihatten iyidir ata sözünün gerçekleşmesini görmek hem üzüntü verici hemde sevindirici.

” İkra” kutsal kitabımız Kuran-ı Kerimin ilk sözlerinden dir ve bunun gündeme gelmesi için Korona gibi bir belanın olmasına gerek yoktu aslında.

“İlim Çin’de bile olsa gidiniz.” diye ne güzel söylemiş peygamberimiz Hazreti Muhammed.Evet Korona belası bizide ilme olan ihtiyacı farketmemiz için vesile oldu, oluyor ve olacak.

16 günde solunum cihazı yapabilen bir ülkemiz ve insan potansiyelimiz olan bir cennete sahip iken, ithalat cenneti olmayı seçmek ve hatta bunu devlet politikası haline getirmek zaten sürdürülebilir değildi.

Şimdi sıra hedeflenen 1 milyon kodlama yazan genci yetiştirip, onları teknoloji kümelerinde toplamak ve onların çarpan etkisiyle 5 milyon yabancı yazılım uzmanını Türkiye’ye çekecek Teknoloji Cennetleri yaratmak olmalı hedefimiz.

Sosyal izolasyon ile gelişecek yeni servis modelleri ve iş olanakları için hazır olmalı gençlerimiz.

Drone Cleaner yani Dron Temizlikçi dönemi hızla gelecek. Her belediye birer DKM ( Dron Kontrol Merkezi ) kuracak. Bu DKM lerde Dron sürücüleri (DS ) konumlanacak ve mahalle mahalle sokak sokak 7/24 temizlik yapacak dronları sürecekler, yönetecekler.

Dron Sürücü Kursları (DSK) yönetmeliği hızla hazırlanacak ve kamu ile özel Dron Sürücüleri yetiştirilecek ve Dron Sürücü Belgeleri verilecek.

Tabiiki bu arada var olan Dron üreten ve AR_GE çalışmaları yapan firmalarımız çeşitli boyut ve işlevde dronları geliştirme ve üretme konusunda hızla yol alacaklar. Zaten başlamış olmalılar diye düşünsek yanlış olmaz sanırım.

Dron ilaç uygalamaları için Eczacılar Birliği toplanmış ve evlere dron ile ilaç dağıtımı konusunu gündemine almış olmaları , kimseyi şaşırtmayacak. Zaten telefon ile başlayan aile hekimlerinin ilaç yazması uygulaması ile raporlu olan ilaçların otomatik eczaneler tarafından verilmesi uygulaması başladı. O zaman o ilaçların eczanelerden alınması yerine dronlarla hastanın evine teslim edilmesi de normal bir uygulama olacaktır.

Aile hekimi demişken , aile hekimine gidip rutin ilaç yazdırma işlemi yerine, doktorun internetten e-posta veya zoom/skype ortamında hastasıyla konuşması veya haberleşmesi de yeni normallerden olacaktır. O arada hastaya Tansiyonunu ölçüp e-posta yazması veya göstermesi, ateşini ölçüp bilgilendirmesinide isteyebilecektir Aile Hekimi.

Evlerimizde aile hekiminin bilgisayarıyla konuşabilen tansiyon ölçer, ateş ölçer, EKG çeken, kan şekeri ölçen, kan ve idrar tahlili yapan apartlar zaten her evin standart alet edevatından olacak. tabiiki benzer bilgiler o kişinin izin verdiği çocuklarının cep telefonlarına otomatik olarak bildirilecek ve bakıma muhtaç veya kontrol edilmesi istenen kişiler online yani anlık canlı olarak sağlık bilgilerini isterlerse paylaşabilecekler.

Özellikle en önemli konu olan hasta olan veya düzenli ilaç kullanmaları gereken kişilerin, almaları gereken ilaçları almamaları önemli bir sorun biliyorsunuz. Ama yakında böyle bir sorun olmayacak çünkü ; ilaçların her birine konacak nano sensörler sayesinde her bir ilaç izlenebilir olacak, o insan ilacı almadığında uyarı gönderecek ve kullanıldığında midede çözülünce de ayrı bir sinyal gönderecek. Proje takibi gibi güncel ve anlık olarak ilaç tüketimi takibi yapılabilecek.

Bu yukarıda saydıklarımızın bir çoğu üretiliyor veya arge çalışmaları bitmiş durumda.

İşte Koronanın yıkıcı yapıcı etkisi ( Disruptive constructive affect ) dedikleri bu olacak.

Anlık internet üzerinden başlayan psikolojik danışmanlıklar yaygınlaşacak ve bunu normal doktor muayeneleri takip edecek. İsmine dron doktor mu diyeceğiz, sanal doktor mu diyeceğiz bilmiyorum ama sosyal mesafeyi koruyarak maksimum hizmeti veren sağlıkçılar , sağlık kuruluşları ve ülkeler bir adım öne geçecekler. Çünkü bu sağlığa ulaşımı da demokratikleştirecek.

İşte burada Alan Musk’ın Starlink projesinin önemi bir kat daha artmış oluyor. Bilmem takip ediyor musunuz ama Starlink projesi ile her ay 60 adet uydu fırlatılıyor ve yakında 15 günde bir 60 uydu atılacak. Peki kaç uydu atılması planlanıyor? 1950 den bugüne 9500 civarında uydu atıldığını da not ederek düşünün bakalım?* (Cevabı yazımın en altına ekledim.).

Neden önemli çünkü 2030 yılına gelmeden internet bütün dünyada bedava olmasını hedefliyor Alan Musk. Üstelik var olan internet hızının onlarca kat hızlı ve onlarca kat az yatırım maliyetli bir çözümle. Evet çok önemli olacak bu hız ve bedava internet yukarıda konuştuğumuz nesnelerin interneti yani neslerin birbirleriyle konuşması için altyapıyı dahada güçlü bir şekilde hazırlamış olacak.

Tek yapmamız gerek hayal etmek, hayallerimize doğru yürümek değil koşmak.

Bunun için tembelliği bırakmamız ve Alan Musk gibi günde 16-18 saat çalışmalıyız.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in sözüyle bugünkü yazımızı sonlandırıyorum;

“İlmin yarısı soru sormaktır.”

  • Sadece Alan Musk’ın 2030 a kadar yani 10 yıl içinde atacağı uydu sayısı 12 000 adet ( On iki bin adet ) !!!!

Altınova, Balıkesir, Türkiye

14.06.2020

Yazar/ Author : Numan Bayrak

https://www.linkedin.com/in/numan-bayrak-5054714/

http://www.numanbayrak.com

http://www.sureklipazar.com

Copyrigths belongs to Author

1961 İzmit İstiklal Gazetesi – Babamın yazıları – 5 Olayların Ardından ( 19.04.1961 )- GÜLMEK..

OLAYLARIN ARDINDAN :

GÜLMEK..

Yazan : NUMAN BAYRAKTAROĞLU

Her an, her yerde, gülen mahluklara rastlamak mümkündür. “Mahluklara,,” diyorum, çünkü : insanlardan başka ve insanlar gibi, diğer yaratıklarda gülerler. Mesela; bir yılan dahi, fakirinin flüt nağmeleri karşısında kıvrıla kıvrıla güler. Arslan’ın da, yakalamak üzere olduğu ceylanı gördüğü zaman güldüğü gibi…

Gülmek, bilindiği gibi; olayların, yaratıklar üzerindeki tesirinden dolayı, yüzdeki organlar üzerinde meydana gelen hoş çizgilerden ileri gelir ve esası da odur.

Tül bir perde arkasından, ay gibi bir yüz ve ceylan bir bakıştan sevgililere yöneltilen bir gülüş vardır; buna tebessümle gülme arasında bir isim bulmak lazım gelir. Bu tebessüm aşığının durumuna göre kavuşma imkanı yoksa öldürücü ve kahredicidir. Eğer vuslat müjdeleri vermekte ise bu coşturucu, sarhoş edici ve yine bir nevi öldürücüdür. Bu tebessümle ceylan gözlerde parlaklık, derinlik ve tatlılık hakimdir. Bu durumda gülme merkezi zaten gözlerdir.

Buna yakın bir gülme tarzı vardır. Bunda, gözler yine manalıdır. Dudaklar hafif elipsle kıvrılır, yanaklar azıcık gamze yapar, bakışlar daha ziyade bir yöne çevrilidir ve umumiyetle ağız kapalıdır. Gözler, parlak değil sadece acı bir hüznü ifade eder. Bunada “acı tebessüm” denir.

Bu gülüşlerin ikisi de çekici, ikisi de asil ve ikiside kıyasıya özlenen gülüşlerdir. İnsanlar, gün olur, tüller arkasında ki ceylan gözlerin pırıltısıyla aylarca erir kavrulur, yılların ötesinden onun özlemini çeker, onu kalbinde yaşatır. Gün olur; bir acı tebessümün etkisiyle kıvranır, onun acı e hüzünlü tesirinden kurtulamaz.


Birde, heryerde, her zaman rastladığımız gülme tarzı vardır. Ağız alabildiğine açılır ve gülenin bademcikleri ile küçük dilini görürsünüz. Baş ekseriye arkaya kalkık ve eller kasıklarını dövmekle meşguldür. Yüz, tamamen şeklini kaybeder, gülenin maksadına göre ya çok kızarır veya aklaşır. Gözlerde mana yoktur, belki biraz ıslaklık belirmiştir. Zaten böyle gülmelerde ekseriya gözler kapanırda. Bu gülüşü; gülenin ciğerlerinin kapasitesi ve insanlığının derecesine göre yüzlece metre ötelerden duymak kabildir. Bunada “kahkaha” denir. Böyle gülen kişiler cemiyette sayılıdır. Bunların niçin ve ne zaman güldükleri, gülecekleri bilinmez. Bunların arasında, ağlanacak olaya gülen, gülünecek olaylara da öylesine ağlayan pek çok bulunur. Böyle gülüşmelerde ve günlerde, nadiren samimiyete rastlanır.

Bir gülme daha vardırki aziz okurlarım; bilirim, hepiniz, böylesiyle karşılaşmaktan korkar ve böyle gülmekten çekinirisiniz. Bunda; dudaklar büzülür, yüz hatları karışıktır ve nihayet gözler donuk ve karanlıktır. Böyle bir gülüşle karşılaşınca, insanın içinde bir ürperme belirir, ve oradan uzaklaşmak hemde arkaya bakmadan kaçmak gelir içinizden, bunada “sırıtmak” denir. Böyle gülenlerin çoğu insan şeklinde olmakla beraber ruhen insanlık seviyesine çıkmış “geri” yaratıklardır. Tanrı bunları insanların arasına mihenk taşı olsun diye göndermiştir.

Gülmenin, sadece yüz ve organlarına ait olduğunu söylemiştik değil mi, hayır aldanmışız. Cemiyetimizde, muhtelif sebeplerden muhtelif yerleri (uzuvları) gülen insanlar pek çoktur. Avını boğazlamak üzere olan katilin parmakları; müşteriyi kazıklarken esnafın cüzdanı; kocasını aldatırken kadının vicdanı; adil bir karardan sonra Yargıcın kalbi; aşığına sevda dolu bir mektup yazdığı zaman sevdalının gönlü ve oturacak bir koltuk buluncada “sözde politikacı”nın oturacak yerleri güler. Bunlar, maksatlarına göre; ya kahkaha, ya tebessüm, ya acı tebessüm veya sırıtma şeklinde tezahür eder.

İşte sayın okuyucularım; gülüş vardır; azgın topluluğu bir anda meleklere çevirir, gülüş vardır; melekleri katil eder, gülüş ardır; insanları yerin dibine geçirir ve gülüş vardır; bir parlayışla gönüllere huzur ve sükun verir.

Tanrım, bunların kötülüklerinden bizleri korusun.

19 Nisan 1961

Darıca, Kocaeli, Türkiye

Numan Bayraktaroğlu