
OLAYLARIN ARDINDAN
“Sanatkarlardan birer şarkı”
Bilmem dikkat ettiniz mi?
Sabahleyin radyoyu açarsınız. Spiker: “Burası İstanbul Radyosu muhterem dinleyiciler – Sanatkarlardan birer şarkı- programını sunuyoruz. İlk eser filan sanatkarin okuduğu, filan bestecinin, falan şarkısı: Diye takdim eder etmez, – güm – diye şarkı başlar.
Şarkının ekseriya sazla giriş taksimi yoktur. Bu plaklarmı böyledir yoksa tanzim eden mi böyle hareket eder, bilinmez.
Şarkı okuyucunun ağzından çıkan ilk sesle başlar. Bu şekilde başlayan bir eseri, ne kadar şaheser olursa olsun, ne kadar güzel okunursa okunsun bitimine yakın ancak zevkle dinlemeye başlarız. Veya bitimine yakın ancak hoşlanmaya başlarız. Bunun arkasından aynı makamda, veya başka makamdan dahi olsa, kulağa hoş gelebilmesi sazla üvertürü olan bir eser gelmeli değil mi? Ne gezer… Birincinin tam opoziti, başka bir makamdan başka bir şarkı başlar.
Böylece yarım saat veya daha fazla bir zaman müddetince, en güzel şarkılar çarçur olur gider. Ve biz, ekşiden tatlıya, tatlıdan acıya , acıdan şerbetliye, atlaya atlaya, yemek yemek mecburiyetinde kalır gibi dinleme zevkimizi yitiririz.
Halbuki Türk müziğinin, bilhassa şarkılar bölümünde “Giriş ve geçiş taksimi,, diye bir kısım vardır. “Giriş, ve “Geçiş”,ler bir nev’i makamların antre köprüsüdür. Sanatkarlar, gayet ustalıkla bir makamdan ötekine geçerler. Bu suretle, zevkle dinlediğimiz bir şarkının tadı kulağımızda ikenötekini hazla dinlemeye başlarız.
Bizce, şarkılar, böyle çeşitli makamlardan değilde, makamları aynı olanlardan derlenmeli ve illa girişleri olan plaklar tercih edilmelidir. Ve yine şarkılar seçilirken, sanatkarların ses uyumlarına da dikkat edilmeli. İnce bir hanım sesini Davudi bir erkek sesi takip ederse bu hoş olmaktan öteye birşey olur.
“Musuki ruhun gıdasıdır” Evet. Ama: bugünkü tertile bir “Gıda” olmaktan çıkıp mideleri bozan uygunsuz ilaca benziyor.
04.04.1961
İzmit İstiklal Gazetesi
Numan Bayraktaroğlu

